Kapadokya Yeraltı Şehirleri

Derinkuyu ve Kaymaklı başta olmak üzere, çok sayıda aktif ve pasif yeraltı şehirleri ile gizemli ve mistik havasını taçlandıran Kapadokya’daki oldukça ilginç hikayelere ev sahipliği yağan yeraltı mağaralarını, tarihlerini ve hikayelerini sizler için listeledik.

Büyüleyen güzelliği ile dünyanın en güzel yerlerinden biri olan Kapadokya’nın, yerin altında da üstündeki kadar etkileyici ve gizemli bir tarihi bulunmakta. Yer altına inşa edilen yapılar insanı kendine hayran bırakırken, akıllara “Neden ve nasıl yapılmışlar?” sorusunu getiriyor hemen. Hala gizeminin çözülememiş olması ziyaretçilerinin zihninde onlarca farklı düşünce canlandırıyor. Binlerce yıldır dilden dile dolaşarak yayılmış onlarca efsanesi, gezerken insana “Acaba olabilir mi?” dedirtiyor.

Kapadokya’nın altında 200’e yakın yer altı şehri olduğu tahmin edilmekte. Ancak bizler sadece 36 tanesini keşfedip tanıdık. Toprağın altından birbirine bağlanan bu şehirler eski medeniyetlerin bizlere bıraktıkları birer mimari mucize. Toplamda 2500 km2 alana yayılmış olan bu yer altı şehirleri Kapadokya’nın tüm köy ve kasabalarının altında bulunuyor. Dünyanın hiçbir yerinde eşi benzerine rastlanmamış olan bu yapı volkanik tüflü arazilerde kayaların aşağı doğru oyulması ile oluşturulmuş. Teknolojinin bu kadar ilerlediği zamanlarda bile yapımı çok güç olan bu gizemli yapıyı, asırlar önce insanların nasıl ve hangi aletlerle yaptıkları büyük merak konusu. 

Kapadokya’nın geçmişine ve orada yaşamış olan medeniyetlere bakıldığında, bölgenin sık sık saldırılar uğradığı, işgal edildiği ve zaman zaman büyük akınlara maruz kaldığı görülmekte. Bu nedenle bölgedeki bütün evlerin altında saldırı ve tehlikelerden korunmak için sığınaklara benzer saklanılabilecek odalar ve birbirine bağlı gizli geçitler bulunuyor. Saldırılar ve işgaller yer üstünde yaşayan halkın yerleşim yerlerini yer altına taşıyarak yer altı köylerini oluşturmasına neden olmuş. Evleri birbirine bağlayarak oluşturulan yer altı köyleri tekrar tüneller ile birbirine bağlanarak yer altı şehirlerini oluşmuş. Bütün evlerin gizli geçitlerinin birbirine bağlı olması nedeniyle halkın saldırılardan birlikte kaçtığı ve sık sık bu saldırılara maruz kaldığı düşünülmektedir. İnsanların uzun süre hiç dışarı çıkmadan bu yer altı şehirlerinde kalabilmeleri için her ayrıntı düşünülmüş. Bir topluluğun geçici süre yaşayabilmesi için gerekli barınma şartlarına uygun alanda, dar koridorlarla birbirine bağlanan oda ve salonlar, yiyeceklerin tutulduğu mutfak ve erzak depoları, kesintisiz bir şekilde havalandırma sağlayan bacalar, su kuyuları, tuvaletler, ibadethaneler, şarap depoları, hayvan ahırı, kilise, mezar odaları ve daha onlarca alan… Ne kadar inerseniz inin oksijen miktarı değişmiyor. Dışarıdan gelebilecek herhangi bir tehlikeyi önlemek için kapıyı içten kapatan büyük sürgü taşları yer alıyor. İnsanı kendine hayran bırakan bu mimari, “İnsan eliyle yapılmış olamaz.” dedirtecek kadar muazzam düşünülmüş ayrıntılara sahip.

Kapadokya’nın kendine hayran bırakan tarihi ile ilgili ulaşılabilen ilk yazılı kaynak Ksenephon’un Anabasis (On Binlerin Dönüşü) kitabı. Ksenephon tarihin ilk savaş muhabiri ve Yunanlı bir tarihçi. M.Ö. 4. yüzyılda İran kralı Artakserkses’e karşı düzenlenen seferde Isparta ordusunun yanında yer alıyor ve olup biten her şeyi gözlemleme imkanı buluyor. Sefer dönüşü sefere dair bütün detayları anlattığı kitabında, koca bir ordunun Derinkuyu ve Kaymaklı’da bulunan yer altı şehirlerinde konakladıklarını anlatır. Hitit medeniyetine ev sahipliği edecek kadar uzun yıllardır var olan bu bölgenin, Hititler döneminde yaklaşık bin kişilik nüfusa sahip olduğu ve iki katlı yer altı şehirlerinin bu bin kişi ile kurulduğu biliniyor. Düşmanlarından kurtulmak için böyle bir yol bulan Hititler daha sonra Mezopotamya’ya kaçmışlar. Hititler burayı terk edince yer altı şehri asırlarca boş kalmış.

Önce gelen Hristiyanlar daha sonrada Araplardan korunmak için giderek derinleşerek büyüyor. Orada yaşayan halkın başlarda küçük sığınaklar yaptıkları ancak her saldırı sonrası daha fazla yiyecek almak ve diğer ihtiyaçlar için sığınakları büyüterek bu yer altı şehitlerini oluşturdukları düşünülmekte. Hitit dönemine ait kabartmalar ve kendilerini savunmak için yaptıkları tüneller bu geçmişi kanıtlar nitelikte. Yer altı şehirlerinin 200’e yakın olduğu gibi bilgileri öğrendiğimiz Ksenephon’un Anabasis kitabı, bu gizemli kentlerin bazılarında 30 bine yakın kişinin yaşayabildiğini ve M.Ö. 4. yüzyıldan beri varlığını devam ettirdiği gibi bilgiler veriyor bizlere.

Mimari özelliklerini incelediğimizde yer altına doğru 8 kat oyulduğu görüyoruz. Bu oyukların üstlerinin Hititler tarafından yapılmış. Alt katları ise Hristiyanlar tarafından oyulmuş. Buranın oyulmasının yaklaşık 2 asır sürmüş ve 20 kuşak boyunca halk burada çalışmış. Artan nüfus sayısı kadar tüf kaya oymuşlar. 30 kişilik bir kilise yapan halk, 30 civarında erzak deposu yaparak 5 bin kişiye 5-6 ay yetecek yiyecek saklayacak alan oluşturmuş. Kaçmayı kolaylaştırmak için 20 farklı girişi olan yer altı şehri, girişlerin ölçüsüne göre güvenlik taşları ile kapatılmış. 

Kapadokya’nın Birbirinden Gizemli Yeraltı Şehirleri

Tüf kayalarının oyulması ile inşa edilmiş olan 7 yer altı şehri, 1964 yılından beri Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından koruma altına alınarak ziyaretçilerine kapılarını açmış. Gizemini hala koruyan bu mucizevi yerlere gelin, birlikte bakalım.

Derinkuyu Yer Altı Şehri

Kapadokya’nın insanı büyüleyen bu yer altı şehri aynı zamanda en derin ve en geniş yer altı şehri Derinkuyu.

Nevşehir-Niğde yolu üzerinde, Nevşehir’e 30 kilometre uzaklıkta, Göreme’ye yaklaşık 35 kilometre uzaklıkta bulunan Derinkuyu ilçesinde yer alan bu yer altı şehri, ilk kez 1967 yılında keşfedilmiş. 1967 yılında bir kısmı temizlenerek ziyaretçileri için açılmış. Şuan 8 katı açık ve yaklaşık 50 metre kadar yer altına iniliyor. Tamamı açıldığında 13. kata kadar inilebileceği ve bunun yaklaşık 85 metreyi bulabileceği düşünülüyor.

İsmini içindeki 52 su kuyusundan alan bu yer altı şehri yaklaşık 70 metre derine inilerek hem su ihtiyacını karşılıyor hem de havalandırma ihtiyacını karşılıyor.

Bölgenin kuşatıldığı dönemlerde düşmanlarının suya zehir karıştırmasını önlemek için bacaların hiçbirinin yeryüzü ile bağlantısı yapılmamış. Yaklaşık 50 bin kişinin aynı anda yaşayabileceği kadar büyük olan şehre girmek için 5 metre uzunluğunda bir koridordan geçiliyor.

Şehrin 1. katında şehrin en üst katı. Burada odalar, mutfak, şaraphane ve hem küçükbaş hem de büyükbaş hayvanlar için ahırlar bulunuyor.  2. katında ise yine odalar, mutfak, erzak deposu, ahır gibi birçok bölüm bulunuyor. Bugün yalnızca onda birini gezebildiğimiz bu gizemli alanın 3. katında havalandırma sisteminin merkezi bulunmakta.

Derinkuyu Yer Altı Şehri’nin 4. katına inildiğinde sığınma odaları, zindan ve mezarlıklar karşılıyor bizleri. 5. katta diğer katlarla bağlantı sağlayan havalandırma sistemi ve sahanlık var. 6. katta beş oda bulunuyor. Bu büyülü yer altı şehrinin en büyük alanı ise 7. kat. Bu katın içerisinde kilise, mezarlık, toplantı odası ve su kuyusu bulunuyor.

8. kat ve bizim şuana kadar ulaşabildiğimiz son katında ise havalandırma odası var. Kapadokya’nın her yeri insanı ayrı ayrı büyülese bile Derinkuyu Yer Altı Şehri’ni gezerken çağının ötesinde düşünce tarzları ve planlama yetenekleri bir kez daha teknolojinin gelişmediği zamanlarda nasıl böyle bir sistemin olabileceği konusunda düşündürüyor insanı.

Hristiyanlığın başlangıcı için önemli bir yer olan bölge bu dine geçmeyi reddedenler ve Hristiyanlar arasında yoğun çatışmalara ev sahipliği etmiş. Bir tehlike yaşanması an meselesi olan bölgede girişlere çekilerek hareket ettirilebilen değirmen taşına benzer yuvarlak taşlar konularak önlem alınmış. Dönemin koşullarına göre oldukça gelişmiş bir güvenlik önlemine sahip bu yer altı şehri. Dışarıdan bakıldığında belli olmayan girişleri, her katın birbirine bağlandığı basamaklı dar koridorları ve Kapadokya’nın başka hiçbir yerinde göremeyeceğiniz misyoner okulu gibi pek çok şaşırtan yapı sizleri bekliyor. Koridorlarının biraz dar olması nedeniyle kendinizi içinde sıkışmış gibi hissedebileceğiniz ve dolaşması biraz yorucu olan bu muhteşem yer altı şehri kesinlikle görmeniz gereken yerler listesinde olmalı.

Kaymaklı Yer Altı Şehri

Kapadokya’nın en büyük yer altı şehirlerinden biri de Kaymaklı Yer Altı Şehri.

Neredeyse Derinkuyu Yer Altı Şehri’nin yarısı kadar olan yer altı şehri 1984’ten beri UNESCO Dünya Kültür Mirasları arasında bulunuyor.

Nevşehir’e 40 kilometre, Göreme’ye yaklaşık 25 kilometre uzakta bulunan Kaymaklı ilçesinde bulunuyor.  1964 yılından beri ziyarete açık olan Kaymaklı Yer Altı Şehri toplamda 8 katlı. Ancak ziyarete 4 katı açık. 20 kilometre kadar derinliğe inşa edilmiş olan bu devasa yer altı şehrinde yaklaşık olarak 5 bin kişinin yaşayabileceği bir alan mevcut.

M.Ö. 8. yüzyıl Frig döneminde Hitit ve Arap akınlarının olduğu zamanda yapılmış olan yer altı şehrinin ilk katında ahırlar bulunuyor. Hayvanların dışarı çıkmasını kolaylaştırmak için ilk kata yapılmış ahırlardan koridorlarla diğer alanlara ve kiliseye geçiş sağlanmış.

2. katta görkemli bir kilise, 3. ve 4. katta farklı boyutlarda mutfaklar, ambarlar, şırhane, mezarlık ve erzak odaları bulunuyor. Duvarlarında dönemin aydınlatması için kullanılan bezirler bulunuyor. Bu yer altı şehrinde diğerlerinden farklı olarak bakır işleme atölyesi bulunuyor. Tüm bu alanların hepsi havalandırma bacalarının etrafında toplanmış.

Buradan Derinkuyu Yer Altı Sehri’ne giden yaklaşık uzunluğu 10 metre olan bir tünel bulunuyor. Henüz gizemini koruyan, tamamına erişilemeyen Kaymaklı Yer Altı Şehri’ne dair bulunan detaylar yaşam şekilleri, üretim faaliyetleri ve inançları ile ilgili bizlere bilgi vermektedir. Kapadokya’nın en büyük yer altı şehirlerinden olan bu alanı mutlaka görmelisiniz. 

Özkonak Yer Altı Şehri

Özkonak Yer Altı Şehri, Nevşehir Avanos’a 14 kilometre mesafede yer alıyor. İdiş Dağı’nın kuzey yamacında bulunan bu yeraltı şehri volkanik tüf tabakalarının en yoğun olduğu yamaca inşa edilmiş. 1972 yılında ziyaret açılmış olan yer altı şehri o günden beri en çok ziyaret edilen yerler arasında yer alıyor.

Kapadokya’nın bütün yer altı şehirlerinde olan uzun, ince labirent tüneller burada da mekanları birbirine bağlıyor. 4 katlı olan bu yer altı şehrinin 1. katında ahırlar diğer katlarında ise oturma odaları gibi yaşam alanları, muftak, kiler, şırahane gibi bölümler bulunuyor. Yer altı şehrinin girişi ile çıkışı arasında 10 kilometre mesafe bulunuyor.

M.Ö. 400’lü yıllarda yapıldığı ve Hititlilere ait olduğu düşünülüyor. Bu yer altı şehrini Derinkuyu ve Kaymaklı yer altı şehirlerinden ayıran en önemli özelliği ise havalandırma ve haberleşme için kullandıkları yöntem. 5-8 cm lik ince ve uzun menzilli delikler açılarak katlar arası iletişim sağlanmış.

Yer altı şehrinin kapıları sürgü taşlarıyla kapatıldığında orada yaşayan halk bütün iletişimini bu delikler ile sağlamış. Sürgü taşları burada diğer yer altı şehirlerinden farklı olarak sadece kapıların kapatılması ve korunmak amacıyla değil, savaşmak içinde kullanılmış.

Güvenlik önlemlerinin diğer yer altı şehirlerinden daha fazla olduğu bu Özkaynak Yer Altı Şehri’nde tünelin üzerinde düşmana mızrak saplamak ve yağ dökebilmek için küçük delikler oluşturulmuş. İçerisinde bulunan su kuyusu, havalandırma bacaları, şaraphane ve güvenliği sağlamak için kullanılan sürgü taşlarını ziyaret sırasında göreceksiniz. Oldukça geniş alana yayılmış olan yer altı şehrini gezerken kendinizi bir apartmandan iniyormuş gibi hissedeceksiniz.

Tatlarin (Acıgöl) Yer Altı Şehri

Nevşehir’in Acıgöl Kasabası’nın 10 kilometre kuzeyinde yer alan Tatlarin Yer Altı Şehri, 1975 yılında keşfedilmiş.1991 yılında ziyarete açılmış olan yer altı şehri kasabanın Kale Tepesi’nde yer alıyor.

Kapadokya’nın en büyük yer altı şehirlerinden biri olan Tatlarin Yer Altı Şehri’nin yalnızca iki katı ziyarete açılmış. Çok daha büyük olduğu bilenen yer altı şehrinin yakın zamanda daha çok katının açılması için temizleme çalışmaları yapılıyor.

Kapadokya’nın diğer yer altı şehirlerinde olduğu gibi burada da tünellerle birbirine bağlanmış alanlar görülüyor. Erzak deposu ve kiliselerin sayısının fazla olması, büyük odaların bulunması tarih araştırmacıları tarafından buranın halkın kullanımı için değil askeri bir garnizon ya da manastır kompleksi şeklinde kullanıldığını düşünmelerine neden olmuş. İçerisinde ahırlar, kiliseler, kemerli iç mekanlar ve tüneller bulunan bu yer altı şehri oldukça dikkat çekici ve düşündürücü bir şekilde tasarlanmış.

Yer altı şehrine 3 farklı giriş yolu bulunmaktadır. Esas girişi yıkılmış olan alana, yaklaşık 15 metrelik bir geçitten geçtikten sonra ulaşıyorsunuz. Geniş bir salona açılan giriş delikli sürgü taşlarıyla kapatılmış. Delikli sürgü taşı başka bir deyişle kilit taşı tehlikeli durumlarda kullanılan bir yapı. Bu nedenle buraya herkesin giremediği düşünülmektedir.  Yer altı şehrine ikinci giriş ise başka bir bölüme açılıyor. Bu girişten girildiğinde karşımıza ahırlar çıkıyor. Bu ahırlar geniş sütunlarla desteklenerek yapılmış.

Zemininde beş adet ambar bulunuyor. Tavanda ise başka mekanlarla bağlantılı olan havalandırma mevcut. Şuan bilinen iki kilise olmasına rağmen daha çok kilise olduğu tahmin ediliyor. Bu kiliselerin 13. Yüzyılda yapıldığı düşünülüyor.

Kilisenin en dikkat çeken özelliği ise içerisinde tuvalet bulunması. Dizayn olarak günümüz evlerini andırıyor yer altı şehrinin her detayı. Tuvalet ve mutfak gibi alanlara sahip. Burada bulunan tuvaletlerin dünya üzerindeki ilk yer altı tuvaletleri olması benzerlerinden ayıran çok önemli bir özellik. Antik Roma ve Bizans dönemine ait olduğu düşünülen kalıntılar yer altı şehrini gezerken karşımıza çıkıyor. Yer Altı Şehri’nde kaya mezarları, erzak depoları ile zikzak çizen dolambaçlı koridorlar dikkat çekiyor. Yapılan temizleme çalışmalarında salonun sağ nişinin içinde 3 adet iskelet bulunmuş. Tatlarin Yer Altı Şehri diğer yer altı şehirlerinden farklı bir çok özelliğe sahip olması ile kesinlikle görmeniz gereken yerler listesine eklemeniz gereken bir yer.

Mazı Yer Altı Şehri

Mazı Yer Altı Şehri, Nevşehir’de bulunan Kaymaklı Yer Altı Şehri’nin 10 kilometre doğusunda, Ürgüp’ün ise 18 kilometre güneyinde bulunan Mazı Köyü’nde bulunuyor.

1995 yılında bir köylü tarafından tesadüfen keşfedilmiş bu gizemli alan. Aynı yıl temizlenip ziyarete açılmış. Eski adı “Mataza” olan Mazı’nın “Antik Kent” anlamına geliyor. Bölge bir vadi üzerine kurulmuş. Burada Roma ve Bizans İmparatorluğuna dair kaya mezarlar gibi pek çok kalıntı görebilmek mümkün.

Yer altı şehrinin 4 adet girişi bulunmaktadır. Ana giriş kısmında bir koridor var. İçerisine girildiğinde büyük ahırlar ve ahırların sonunda kiliseler olduğu görülüyor. Bu ahırların örneklerinden farkı kayalara oyulmuş yalaklar bulunması ve alanlarının genişliği.  İçerisinde çok sayıda ahır bulunması burada yaşayan halkın hayvancılık ile uğraştığını gösteriyor. Ahırların bulunduğu giriş katından üst katlara çok sayıda tünel ile çıkılabiliyor. Kiliselerin duvarlarına baktığınızda hala varlığını koruyan kabartmaları rahatlıkla görebilirsiniz. Bu kabartmaların oymacılığın en ilkel örnekleri. Kilisenin olduğu yerden diğer odalara geçiş yapılabilmesi için tırmanmayı sağlayacak basamaklar yapılmış. Mazı Yer Altı Şehri 8 katlı olarak inşa edilmiş. Aynı anda 6000 kişinin yaşayabileceği genişlikte olan yer altı şehri dar tüneller ile birbirine bağlanmıştır. İçerisinde odalar, mutfak, 20 metre derinliğinde su kuyuları, yemekhane, şaraphane ve kiler gibi pek çok yaşam alanı bulunuyor. Ayrıca banyo olarak kullanıldığı düşünülen bir alan bulunmaktadır. İçerisindeki şaraphanenin devasa büyüklükte olmasa dikkatleri çekiyor. Şehrin güvenliği ise devasa sürgü taşları ile sağlanmış. Şehir düşmanlardan korunmak için ortasından mızrak geçirilen delikleri olan sürgü taşlarıyla kapatılmış.

Yüzölçümü olarak Derinkuyu ve Kaymaklı yer altı şehirleri kadar geniş bir alan olan şehir gösterişli kiliseleri ile mutlaka görülmesi gereken yerler arasında.

Özlüce Yer Altı Şehri

Bulunduğu köyün adını almış olan Özlüce Yer Altı Şehri, Nevşehir – Derinkuyu yolunda, Kaymaklı Kasabası’nın 6 km batısında yer alıyor.

Bu yer altı şehrini diğerlerinden ayıran en önemli özelliği tek katlı ve geniş bir alana yayılmış olması. Giriş bölümünden girildiğinde yer altı şehrinin en geniş alanına giriş yapmış oluyorsunuz. Bu alanın solunda oturmak için bir alan bulunurken, sağında ise erzak depoları bulunuyor. İki taraf karşılıklı olarak birbirini görüyor. Giriş kısmında bazaltla kullanarak yapılmış iki kemerle bölümlendirilmiş bir mekan bulunuyor. Yaklaşık uzunluğu 15 metre olan tüneller ile asıl kayaya bağlanıyor. Daha sonra yapıldığı düşünülen daha yeni olan bölüm ise diğer mekanlarla olan bağlantısının kesilmesi için tünelin sonunda granitten yapılmış 2 metrelik bir sürgü taşıyla ayrılmış. Yer altı şehrinin taban kısımlarında tuzaklar bulunmaktadır. Galerilerle hücreye benzeyen küçük odalarla bağlantı kurulmuş. Diğer yer altı şehirlerinden farklı olarak oyulduğu tüfün farklı renkler içermesi muhteşem bir görüntü çıkmasını sağlamış. Ancak henüz tam olarak temizlenmediği ve göçük tehlikesi olduğu için ziyarete açılmamış.

Sivasa Gökçetoprak Yer Altı Şehri

Nevşehir’in Gülşehir ilçesinin 35 kilometre batısında bulunan Sivasa Gökçetoprak Yer Altı Şehri, Gökçetoprak köyünde bulunuyor. 1989 yılında Fransız araştırmacılar tarafından keşfedildikten sonra 1991 yılında İtalyan araştırmacılar tarafında araştırılmış. Jeolojik yapısı diğer yer altı şehirlerinden farklı olan bu alanın oyulduğu katmanlar incelendiğinde en altının çamur taşı, onun üstünde büyük taneli tüf, en üst kısmında andezit kayalar olduğu görülmüş. Buranın iki katlı olduğu düşünülüyor. Katlarının deniş olduğu ancak düzgün bir şekilde oyulmadığı görülüyor. Dikdörtgen alanlar ve bu alanları birbirine bağlaya uzun, dar koridorlar bulunmaktadır. Koridorlar genişlikleri tam olarak kapatacak şekilde oyulmuş kaya kapılarla kapatılmış. İçerisinde hala su bulunan yaklaşık 15 metrelik bir su kuyusu bulunmaktadır. Hala tam olarak temizlenmemiş olan yer altı şehri temizlenerek ziyaretçilerine açılacağı günü beklemekte.

Kapadokya’da nerede kalınır sayfamıza da göz atmayı unutmayın.

gisela
Gisela Efe

Gisela Efe bir turizm gönüllüsüdür. Turizm otelcilik bölümü mezunu olan Gisela, kendi seyahat acentasını işlettikten sonra neredekalinir.com sitesini açarak otel tavsiyeleri paylaşmaya başlamıştır. Yazılı ve dijital basında birçok turizm içeriği ve raporu bulunmaktadır. Bu içerikte sunulan tüm bilgiler ve tavsiyeler benim kendi görüşlerimi içerir.

Yorum yapın